إعدادات العرض
Benim ardımdan sizin adınıza korktuğum şeylerden biri de, sizin için dünyanın güzelliklerinin ve süslerinin bolca verilmesidir
Benim ardımdan sizin adınıza korktuğum şeylerden biri de, sizin için dünyanın güzelliklerinin ve süslerinin bolca verilmesidir
Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallahu anh-'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Bir gün Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- minbere oturdu. Biz de onun çevresine oturduk ve şöyle buyurdu: «Benim ardımdan sizin adınıza korktuğum şeylerden biri de, sizin için dünyanın güzelliklerinin ve süslerinin bolca verilmesidir.» Bir adam şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasûlü! İyilik, kötülük getirir mi?" Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- sustu. O adama şöyle denildi: "Senin derdin ne?" O seninle konuşmadığı halde sen Peygamber ile konuşuyorsun? Ardından onun üzerine vahiy indirildiğini gördük. Ebu Mûsâ dedi ki: Sonra üzerindeki teri sildi ve şöyle dedi: «Soruyu soran nerede?» Sanki onu övüyormuş gibi şöyle dedi: «Doğrusu iyilik kötülük getirmez. Şüphesiz baharın yetiştirdiği otların bazısı çatlatarak öldürür veya büyük acı verir. Bundan sadece yeşillikleri yiyip, karınları dolunca Güneş'e dönen, sonra da dışkılayıp işeyen, sonra tekrar yiyen hayvanlar müstesnadır. Bu mal, güzel ve tatlıdır. Fakir, yetim ve yolda kalmış olana veren Müslüman için ne güzel bir arkadaştır!» -Ya da buna benzer sözler söylemiştir- «Kim de o malı, hakkını vermeden elde ederse, yiyip doymayan kimse gibidir. O mal, kıyamet gününde onun aleyhine şahitlik eder.»
الترجمة
العربية বাংলা Bosanski English Español فارسی Français Bahasa Indonesia Русский Tagalog اردو 中文 हिन्दी ئۇيغۇرچە Hausa Kurdî Kiswahili Português සිංහල Nederlands Tiếng Việt অসমীয়া ગુજરાતી پښتو മലയാളം नेपाली Magyar ქართული తెలుగు Македонски Svenska Moore Română Українська ไทย मराठी ਪੰਜਾਬੀ دری አማርኛالشرح
Bir gün Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- minbere oturmuş ashabıyla konuşuyordu ve şöyle buyurdu: Benim ardımdan sizin için en çok korktuğum ve çekindiğim şey, yeryüzünün bereketlerinin, dünyanın güzelliklerinin, süslerinin ve zevklerinin, orada bulunan mal, elbise, ekin çeşitlerinin ve diğer şeylerin size bolca verilmesidir. İnsanlar, ömürlerinin kısa olmasına rağmen bunların güzellikleriyle övünürler. Bir adam şöyle dedi: Dünyanın güzellikleri Allah'ın bir nimetidir. Bu nimet dönüşüp, bir ceza ve azap olur mu? İnsanlar, susması sebebiyle onu -sallallahu aleyhi ve sellem- kızdırdığını düşünerek soruyu soran kişiyi suçladılar. Ardından kendisine vahyin indiği anlaşıldı. Sonra alnındaki teri sildi ve şöyle buyurdu: Soru soran nerede? Adam dedi ki: Ben buradayım. Bunun üzerine o -sallallahu aleyhi ve sellem-, Allah'a şükretti ve hamdetti. Sonra da şöyle dedi: Gerçek iyilik ancak iyilik getirir. Fakat bu güzellikler, fitne, rekabet ve onlarla meşgul olma nedeniyle ahiret hayatına tam olarak yönelememeye sebep olmalarından ötürü saf iyilik değildirler. Sonra da buna bir örnek vererek şöyle dedi: Otlak hayvanlarının çok hoşlandığı bir mahsul türü olan bahar bitki ve yeşillikleri aşırı yeme nedeniyle çatlatarak öldürülür veya ölüme yaklaştırır. Bundan ancak midesinin bir tarafı dolana kadar yeşillik yiyen hayvan müstesnadır. Daha sonra Güneş'e doğru döner ve midesindeki gübreyi incelmiş bir şekilde veya işeyerek dışarı atar. Sonra karnındakini geviş getirerek tekrar çiğner ve yutar. Sonra da dönüp tekrar yer. Bu mal da tatlı yeşil bir bitki gibidir. Çokluğuyla öldürür veya ölüme yaklaştırır. İhtiyacın gerektirdiği kadarıyla sınırlandırmış ve helal yoldan elde edilmiş yeterli miktarda olan mal zarar vermez. Yoksul, yetim ve yolda kalmış olana bu maldan veren Müslüman kimse için ne güzel bir arkadaştır. Kim o malı hakkıyla elde ederse, onun malı bereketlenir. Kim de onu hakkı olmadan elde ederse, onun durumu yemek yiyen ve doymayan kimsenin misali gibidir. O mal, kıyamet günü aleyhine şahitlik yapacaktır.فوائد الحديث
Nevevî şöyle demiştir: Hadiste, malı hakkını yerine getirerek elde eden ve onu iyi amaçlar için harcayan kimse için malın fazileti bildirilmiştir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, ümmetinin durumunu ve onlara açılacak olan dünya hayatının süsleri ve fitnelerinden haber vermiştir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kullandığı yöntemlerden biri de manaların daha iyi anlaşılabilmesi için misaller vermesidir.
Sadaka vermeyi ve iyi amaçlar için para harcamayı teşvik etmiş, cimriliğe karşı da uyarıda bulunmuştur.
"İyilik kötülük getirmez" sözünden, rızkın bol da olsa hayırların arasından olduğu, hak edenlere karşı cimrilik yapmak ve şeriatın izin vermediği işlerde kullanmak suretiyle şerre maruz kaldığı anlaşılmaktadır. Aynı şekilde Allah'ın, hayır olarak takdir ettiği her şeyin şer olmadığı ve bunun tersinin de söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kendisi hayırla rızıklandırılan bir kimsenin, o malını tasarrufu sebebiyle kendisine kötülük getirecek bir şeye maruz kalmasından korkulur.
Dikkat etmeyi gerektiren durumlarda cevap vermekte acele edilmemelidir.
Tîbî şöyle demiştir: Bu hadisten dört sınıf anlaşılır. Tadını çıkararak kendini kaptırmış halde aşırıya giderek karnı şişinceye kadar yiyen ve yediğini çıkartmayan kimse. Ölüm ona hızla gelir. Aynı şekilde yiyen, fakat hastalığa yakalandıktan sonra onu savuşturmak için hileye başvuran kimse. Oysa hastalık onu yener ve öldürür. Yine aynı şekilde yiyen, fakat kendisine zararlı olanı uzaklaştırmak için acele edip hazmedinceye kadar onu bastıran kimse. Bu kimse kurtulur. Sonuncusu ise kendini kaptırmadan aşırıya gitmeden, sadece açlığını bastırmakla yetinerek ölmeyecek kadar yiyen kimse. Birincisi kâfir gibidir. İkincisi ise kaçırdığı zamanlar dışında günahından vazgeçmeyen ve tövbe etmekten gafil olan günahkâr gibidir. Üçüncüsü ise kabul edileceği yerde aceleyle tövbe eden karışık kimse gibidir. Dördüncüsü ise dünya hayatında zahit, ahireti arzulayan kimse gibidir.
İbnu'l-Münîr şöyle demiştir: Bu hadiste olağanüstü benzetmeler vardır. Birincisi: Mal ve onun büyümesi, bitkilere ve onun görünümüne benzetilmiştir. İkincisi: Kendisini tamamen mal kazanmaya ve sebeplere kaptırmış olan kimse, kendisini otlara kaptırmış olan otlak hayvanlara benzetilmiştir. Üçüncüsü: Malı çoğaltmak ve onu biriktirmek, oburluğa ve yemekle karnını doldurmaya benzetilmiştir. Dördüncüsü: İnsanlarda aşırı cimriliğe sebep olan değerine rağmen, maldan verilen hayvanların çıkarttığı dışkıya benzetilmiştir. Hadiste aynı zamanda malın İslam'a göre ne kadar pis olduğunu gösteren harika bir işaret vardır. Beşincisi: Malı toplamayı ve biriktirmeyi bırakan kişi, dinlenmeye çekilmiş Güneş'e yanını dönmüş bir koyuna benzetilmiştir. Çünkü bu, onun sükunet ve huzur bakımından en iyi hallerinden biridir. Aynı zamanda hayvanın kendi maslahatına olan işlerin farkında olduğuna da bir işaret vardır. Altıncısı: Hak sahiplerine haklarını vermeden mal biriktiren kimsenin ölümü, kendisine zarar verecek olanı uzaklaştırmaktan gafil olan hayvanın ölümüne benzetilmiştir. Yedincisi: Mal, bir düşmana dönüşmesinden emin olunmayan arkadaşa benzetmiştir. Mal, kendisine duyulan sevgiden ötürü bağları sıkıca bağlanır ve güçlendirilir. Bu durumda, onu hakkı olandan alıkoymayı, dolayısıyla sahibini cezalandırmaya sebep olmayı gerektirir. Sekizincisi: Malı haksız yollarla elde eden kimse, yiyen ve doymayan kimseye benzetilmiştir.
Sindî de şöyle demiştir: Burada bildirilen haberde iki durum söz konusudur. Birincisi malı usulüne uygun olarak toplamak, ikincisi ise onu harcanması gereken yerlerde harcamak. Bunlardan biri bulunmadığı zaman, zararlı olur. Şöyle de denilebilir: Hadiste iki ölçü arasındaki bağlantıya bir işaret vardır. Kişi, malını usulüne uygun bir şekilde elde etmediği sürece, harcaması gerektiği yerlere harcamaya muvaffak olamayacaktır.
التصنيفات
Dünya Sevgisinin Ayıplanması